Her yıl baharın gelmesiyle birlikte doğa uyanmaya başlar. Ağaçlar çiçek açar, çimenler yeşerir ve toprak bir can bulur. Bu süreçle birlikte, bazı geleneklerin de yaşatıldığı bir dönem başlar. İşte bu geleneklerden biri de nisan yağmurlarının şifa olarak kullanılmasıdır. 30 yıldır bu geleneği fervaneye dönüştüren Fatma Hanım, nisan yağmurunun sağlığa olan faydalarını vurguluyor. Bu merak uyandıran ritüelin kaynağı ise, kayınvalidesinin derin bilgeliği ve yaşam deneyimleriyle örülmüş.
Nisan yağmurları, halk arasında bilinen birçok inanış ve gelenekle birleşmiş durumda. Özellikle Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde, bu yağmurların toplanıp içilmesi, baharın sağlığı simgelediğine inanılıyor. Gelenekten gelen bu alışkanlık, çoğu insan için sadece bir ritüel değil, aynı zamanda ruhsal ve fiziksel bir temizlik aktı olarak da algılanıyor. Nisan yağmurlarının temiz ve doğal su kaynaklarından geldiği düşünülüyor. Bunun yanı sıra, toprağa düşen yağmur damlalarının, doğada el değmemiş her şeyi arındırma özelliği taşıdığına inanılıyor. Nisan yağmurlarının yapraklardan süzülerek toplandığı, odaların çünkü ruhu arındırdığı bile söyleniyor.
Fatma Hanım, nisan yağmurlarını toplama geleneğini kayınvalidesinden öğrendiğini söyleyerek, bu pratiğin ona nasıl öğretilmiş olduğuna dair bir hikaye anlatıyor. "Kayınvalidem her yıl bizi bahçeye toplar, sabahın erken saatlerinde yağmurun altında durmamızı ve temiz suyu toplamamızı isterdi," diyor. Bu süreçte, geleneksel olarak nisan yağmurlarıyla birlikte topladığı birkaç bitkiyi de mutlaka kullanır ve doğal çaylar yapardı. "O gün toplanan yağmur, sadece su değil; var olmamız için gereken tüm şifayı içeriyordu. Ben de bu geleneği sürdürmeyi kendime görev bildim," dedi.
30 yıldır süren bu uygulamanın, Fatma Hanım'ın yaşamında büyük bir yere sahip olduğunu vurguluyor. "Bunu yapmak, kendimi sadece bir geleneği yaşatmakla kalmıyor, aynı zamanda beni ruhen de besliyor," diyor. Nisan yağmurlarını içtikten sonra kendisini daha enerjik ve sağlıklı hissettiğini belirtiyor. Bu tür bir ruhsal ve fiziksel dengenin kurulmasının, onun için ne denli değerli olduğunu anlatıyor.
Sonuç olarak, Fatma Hanım’ın nisan yağmurları hakkındaki deneyimleri ve kayınvalidesinin kendisine öğrettiği bu eski gelenek, sadece sağlıklı yaşam için bir alternatif değil, aynı zamanda aile bağlarını güçlendiren bir aktivite olarak karşımıza çıkıyor. Bu sıcak ve anlam dolu hikaye, doğayla olan bağımızı ve geleneklerimizi yaşatmanın önemini hatırlatıyor. Gerek psikolojik gerek fiziksel sağlık açısından pek çok faydası olduğu düşünülen bu geleneği sürdürmek, yeni nesillerin de doğayla iç içe yaşayarak, bu tür değerli öğretileri öğrenmelerine fırsat tanıyacaktır. Böylece, hem sağlıklı bir yaşam sürmek hem de geçmişe bir saygı duruşunda bulunmak mümkün olmaktadır.