Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi açıklamayla gündeme damga vurdu. Avrupa’daki anti-semitik eğilimlerle ilgili önemli mesajlar veren Yılmaz, dikkatleri bu sorunların kaynağına çekti. Yılmaz, “Anti-semitizm arayanlar Avrupa’ya baksın” diyerek hem ülkesel hem de uluslararası düzeyde bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Hangi sebeplerin bu nefret söylemlerini tetiklediğini ve Türkiye’nin nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini ele alan Yılmaz, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın çeşitli bölgelerindeki anti-semitik olaylara da dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, anti-semitizmin kökenlerinin Avrupa'da derinlere dayandığını belirterek, Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetini ifade etti. Yılmaz, “Birçok Avrupa ülkesinde anti-semitik saldırılar sıradanlaştı ve bu durum kabul edilemez” ifadesini kullanarak, bu süreçte Avrupa'nın sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle son yıllarda yükselen sağ popülist hareketlerin, nefret söylemlerini körüklediğine dikkat çeken Yılmaz, Avrupa’nın tarihi boyunca anti-semitizmin varlığını koruduğunu dile getirdi. Bu bağlamda, dünya genelinde barış ve hoşgörünün sağlanabilmesi için Avrupa’nın bu tür olaylara karşı daha etkin önlemler alması gerektiğine inandığını belirtti.
Yılmaz, Türkiye’nin her zaman hoşgörü, kardeşlik ve barış temelleri üzerinde durduğunu aktararak, ülkemizin farklı kültürlere ve inançlara ev sahipliği yaptığını ifade etti. “Bizler, dini inançlar ve etnik kökenler üzerinden ayrımlar yapmayan bir anlayış benimsemekteyiz,” diyen Yılmaz, Türkiye’nin anti-semitizm karşıtlığına olan kararlılığını bir kez daha vurguladı. Avrupa'daki anti-semitik olayların Türkiye’nin demokratik değerleriyle bağdaştırılamayacağını belirten Yılmaz, “Bizim tarihsel misyonumuz, adaletin, barışın ve kardeşliğin hakim olduğu bir toplum yaratmaktır” dedi.
Ayrıca Avrupa'da artan nefret suçlarına karşı toplumsal olarak farkındalığın artırılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Yılmaz, bu bağlamda sivil toplum kuruluşlarının ve hükümetlerin ortaklaşa çalışmasının önemine değindi. “Eğitim ve farkındalık kampanyaları, bu tür sorunların üstesinden gelinmesi için hayati öneme sahiptir” diyen Yılmaz, eğitim kurumlarının bu konuda önemli bir görev üstlendiğini belirtti.
Sonuç olarak, Yılmaz'ın açıklamaları, Avrupa'daki anti-semitizme dair eleştirilerin yanı sıra Türkiye’nin bu konudaki duruşunu net bir şekilde ortaya koyması açısından dikkat çekici bir söylem oluşturdu. Anti-semitizmin ve diğer nefret suçlarının önlenmesinin, sadece bir devlet politikası değil, tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğuna inanan Yılmaz, bu doğrultuda herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini ifade etti.