Geçtiğimiz günlerde meydana gelen trajik bir olay, toplumda büyük bir infial yarattı. Sinem isimli genç kadın, aldığı uzaklaştırma kararına rağmen katilinin kurbanı oldu. Olayın detayları gün yüzüne çıktıkça, yaşananların ardındaki gerçekler de ortaya çıkıyor. Hemen hemen her gün gazetelerde yer alan kadına yönelik şiddet vakaları arasına bir yenisi daha eklendi. Ancak bu defa, olay sadece şiddetle kalmayıp bir cinayetle sonuçlandı. Sinem’in katilinin, evinin balkonundan tırmanarak içeri girmesi ise akıllarda çeşitli soru işaretleri bıraktı.
Sinem, işlediği suçlarla tanınan bir bireyle, evlilik kararı almıştı. Bu ilişki, gitgide sorunlu bir hale geldi ve mücadeleci ruhlu genç kadın, bir süre sonra elde ettiği uzaklaştırma kararı ile hayatını korumaya çalıştı. Ancak hayatında sürekli korku ve panik içinde yaşayan Sinem, ne yazık ki bir gün bu kararın yetersiz kalacağını tahmin edemedi. Uzaklaştırma kararının alınmasını sağlayan mahkeme, Sinem’in ruh halini ve yaşadığı travmayı göz önünde bulundurarak bir adım atmıştı. Ancak bu karar, Sinem’in hayatını kurtarmaya yetmeyecekti.
Görgü tanıklarının ifadeleri ve olayın hemen ardından yapılan incelemelere göre, Sinem’in katili bir süre Sinem’in evinin çevresinde dolaştı. Ertesi gün, Sinem’in evinin balkonundan tırmanarak içeri girmeyi başardı. Katilinin bu cesur ve tehlikeli hareketi, bir çok kişiyi şok etti. Uzaklaştırma kararına rağmen nasıl böyle bir şey yapabildiği ise akılları karıştırdı. Kendi hayatını tehlikeye atan katil, Sinem’in güvenli bir alandan sırf korkularının üstesinden gelememesi için hiç de düşündüğü bir alan olmadığını kanıtlamış oldu. Sinem, hayatta kalma mücadelesinin sonunda bir hayatı tamamen kaybederken, katilinin tutuklanması ve adaletin tecelli etmesi umuduyla aile ve arkadaşları yas tutmakta.
Şimdi, toplum olarak, kadına yönelik şiddet konusunda daha fazla adım atmanın ve bu tür vakalardaki önlemleri almak için gerekli önlemleri tartışmanın tam zamanı. Sinem’in başına gelenler, yalnızca bir bireyin hikayesi değil, aynı zamanda bir toplumun bu tür olaylara dikkat etmesi gereken bir uyanışı simgeliyor. Uzaklaştırma kararlarının ne kadar etkili olduğunu sorgulamakta ve bu tür durumları nasıl daha iyi yönetebileceğimizi düşünmekteyiz. Kadınların yaşadığı bu tür olayların sadece yargı sistemine değil, toplumun her bireyine düşen sorumlulukları olduğunu unutmamak gerekiyor.