Son yıllarda Türkiye ekonomisinde yaşanan dalgalanmalar, birçok sektördeki şirketlerin kapanmasına yol açtı. Ekonomik durgunluk, enflasyon, yüksek maliyetler ve belirsizlik, işletmelerin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. 2023 yılının ilk yarısında kapanan şirket sayısındaki artış, bu durumu gözler önüne seriyor. Türkiye genelinde birçok küçük ve orta ölçekli işletme (KOBİ), zorlu ekonomik koşullarla başa çıkmakta zorlanıyor. Peki, bu kapanmaların ardındaki nedenler neler? Alınan önlemler ve geleceğe dair beklentiler neler? İşte detaylar.
Türkiye’de kapanan şirket sayısının artmasının ardında yatan birincil sebeplerden biri ekonomik belirsizliktir. 2020 yılından itibaren dünyayı etkisi altına alan pandemi, birçok işletmenin faaliyetlerini olumsuz etkiledi. Ardından gelen yüksek enflasyon oranları, maliyette yaşanan artışlar ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, işletmelerin kârlılığını tehdit eden faktörler arasında yer aldı. Özellikle döviz borcu bulunan şirketler, TL’nin değer kaybetmesiyle birlikte ciddi sıkıntılar yaşayarak kapanma noktasına geldi.
Ekonomistlere göre, Türkiye'deki şirketlerin kapanmasının bir diğer nedeni de artan rekabet ortamıdır. Özellikle dijitalleşme ve e-ticaretin yükselişi, birçok geleneksel işletmeyi olumsuz etkiledi. Geleneksel iş modellerini benimseyen firmalar, dijital dönüşüm sürecinde geri kaldıklarında, rakiplerine karşı dezavantajlı bir konuma düşebiliyorlar. Bu durum, birçok işletmeyi iflas sürecine sürükleyebiliyor.
Kapanan şirketlerin sayısındaki artış, Türkiye ekonomisi için endişe verici bir durum. Ancak girişimcilerin ve iş sahiplerinin bu zorlukları aşmak için alabileceği bazı stratejik önlemler mevcut. Öncelikle, işletmelerin dijitalleşme sürecine hızlıca adapte olmaları gerekiyor. E-ticaret platformları aracılığıyla satış kanallarını genişletmek, müşteri portföyünü artırmak için önemli bir adım. Ayrıca, maliyet kontrolü ve etkin bütçe yönetimi, şirketlerin hayatta kalması için kritik bir öncelik olmalı.
Devletin, özellikle KOBİ’lere destek ve teşviklerini artırması da önemli bir husustur. Vergi indirimleri, finansman kolaylıkları ve eğitim programları ile küçük işletmelerin ayakta kalması sağlanabilir. Ekonomik istikrar sağlanmadan şirketlerin yeniden açılması ve sürdürülebilir hale gelmesi güç görünüyor. İş dünyası da, girişimcileri destekleyecek inovatif çözümler bulmalı ve iş gücünü bu çözümlerle geliştirmelidir.
Sonuç olarak, Türkiye'de kapanan şirket sayısındaki artış, ekonomik krizlerin bir yansıması olarak görülüyor. Bu süreç, iş dünyası için bir uyarı niteliği taşıyor. Girişimcilerin gelecekte daha sağlam adımlar atabilmesi için, hem devlet hem de özel sektör işbirliği büyük önem taşıyor. Ekonomideki belirsizliklerin giderilmesi ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı kurulması, ancak bu şekilde mümkün olacaktır.